5 Temmuz 2017 Çarşamba

Kaçkar Dağları'nın yaylalarında; Rize ve Ayder


30/12/2011

Yeni bir yıl öncesi, yeni bir yol hikayesi. Gece yapılan yolculuktan tek hatırladığım Gerze'nin denizde yansıyan ışıkları, güzelim Gerze... Anadolu coğrafyasında o kadar çok gezmeme rağmen Gerze gibi sıra dışı bir yerleşimin varlığından çok geç haberim oldu. Işıklı küçük bir burun denizde, arkasında kocaman ışıklı bir burun daha. Sinop ve Gerze'nin denizdeki görüntüsü birbirini nasıl da tamamlıyor. Sonrası uyku, gün ağarmaya başlarken Trabzon'dayız. 

Rize'de yeni bir gün başlıyor gün pırıl pırıl, şehir merkezinde sokaklar tenha ve ben bir pastahanede Yalçın'ı bekliyorum. Yalçın'ın hem çalışma hem yaşama alanı Rize. Sabahın soğuğunda çay ocağında bir yandan çay içip bir yandan da tavla oynuyoruz. Ayder Yaylası'na  gitmek için Ardeşen'e dolmuşa biniyoruz. Ardeşen sokaklarında dolaşıyoruz. Artvin'e yakın yerleşimlerde toplumsal yaşam daha rahat, tekel bayileri bile göze çarpmaya başlıyor. Ayder Yaylası için nevalemizi alıyoruz. Tüm sahil Karadeniz kentleri ve ilçelerinde rahatsız edici bir şey var ki her yer aynı beton yığınına dönmüş, binalar üst üste, dağ ile deniz arasındaki mesafe az olduğu için betonlaşma üst üste binmiş.
Karadeniz sahil yolu, yerleşim yerleri ve deniz arasında yol vermez bir barikat gibi. İnsanların denizle tüm bağları kopmuş. Dolayısıyla denizden kopan halk daha da yozlaşmış, Ardeşeni boydan boya yürüdükten sonra Fırtına Deresi ile denizin buluştuğu kavşakta dolmuş bekliyoruz. Uzun süre beklediğimiz kavşakta, karla kaplı Kaçkar Dağları'nın zirvelerini izliyoruz.


Fırtına Deresi
Bir araç geliyor Çamlıhemşin'e kadar bizi bırakıyor, Fırtına Vadisi'nde, Fırtına Deresi'ne paralel ilerliyoruz, çok keyifli bir yol. Dağlar kat kat, bir dönemeci dönüyorsun, başka bir daha dönemeç başlıyor, bir dönemeci dönüyorsun başka bir başka bir dönemeç başlıyor. Matruşka gibi dağlar, ilerledikçe yenisini gördüğün. Çamlıhemşin'den Ayder'e kadar araç bulamıyoruz.

Biz de etrafta yürümek istiyoruz. Çamlıhemşin ortasındaki köprüyü geçtikten sonra dağın arkasına dolanan yola sapıyoruz. Benim normalde yerleşim yerindeki son evi geçtikten sonra, açık alan korkum başlar, panikler, kaygılanırdım. Oysa şimdi çok sakinim ve yürümekten çok keyif alıyorum. O an orada, agorafobimin, son aldığım hipnoz tedavisinden sonra  beni terk ettiğini anlıyorum, bu duruma bayılıyorum.Bu harika bir pantiest olarak doğadan korkan ben, şimdi Tanrımı tanımaya, anlamaya, onun bir parçası olduğumu keyif içinde yaşayarak hissetmeye başlıyorum. Evet, doğanın bir parçasıyım, tıpkı bir böcek, bir kurt, bir ağaç, bir ot, bir yosun gibi. Yaşasın, o an çok mutluyum. 

Çamlıhemşin'den araç yok, bizde küçücük ilçenin dışına çıkıyoruz, araç denk gelirse bineceğiz, jandarmanın aracı duruyor. Devriye atıyorlarmış, Ayder Yaylası'nda asayişin berkemal  olup olmadığına bakacaklarmış. Jandarma komutanı muhabbet sever, konuşma açıyor durmadan, bir hafta önce Fındıklı'daki vadideki HES mücadelesinden bahsediyor. Dere yatağı ıslağına köylülerin kanmayıp, bunun bir HES çalışması olduğunu ileri sürmeleri gerginliğe sebep olmuş, bu gürültü patırtı ya komutan da gitmiş. Köylülerin haklı olduğundan bahsediyor, komutan biraz da olsa vicdan sahibi birine benziyor. Muhabbet etmekten Fırtına Vadisi'ni izleyemiyorum.

Ayder'e giriyoruz, kar var, sol yanımızdan çığlıklar yükseliyor. İnsanlar dağların yamaçlarından kayıyor, pansiyona gitmeden bir naylon poşet bulup biz de kayıyoruz, çok keyifli. Üstümüz başımız sırılsıklam, mahvoluyoruz. 


Ayder Yaylası'nın donmuş soğuğu

Ayder'de kayma heyecanı
Pansiyonun yolunu tutuyoruz, biraz dinlendikten, kırmızı şarabımızdan birer kadeh alıp kendimizi tekrar dışarı atıyoruz. Ayder Yaylası'ndan Yukarı Kavrun Yaylası'na yürüyoruz. Karların içinde durup durup Kaçkarlar'ı izliyoruz, güzelim kızılçam ağaçları sağ yanımızda, sol yanımızda adının gürgen olduğunu öğrendiğimiz devasal ağaçlar.  


Yürürken izlediğimiz zirveler


Ahşap evler

Yürüyüşümüzden
Tepelerinde kara kovanlar, ayılar ulaşmasın diye oraya yerleştirilmiş, insanlar, çıkıp da o kara kovanları oraya nasıl yerleştirmiş hayret ediyorum. Gürgenlerin kökleri toprağın dışına taşmış, karda yürüyoruz, hava kararmaya başladı, ateş yakmış içen insanlar etrafta, gökyüzüne bakıyorum. Agorafobimi aşmış olmanın zaferi, mutluluğu. Dönüşe geçiyoruz. 


Ayder'e doğru dönüş yolu

Akşam yaklaşmasına rağmen hala kayma coşkusu
Akşam yemeğinde mıhlama yiyoruz, mısır unu, tereyağı ve peynirden yapılıyor. Tekrar tekrar, çığlık çığlığa kayıyoruz, ateşler yıkılmış bölge bölge. Ateş başlarında tulumlar çalıyor, gece içmeye devam ediyoruz. Erkenden sızmışım, yeni bir yıla girerken havai fişeklerin sesine uyanıyorum. Sabah pansiyonda kahvaltımızı yaptıktan sonra, yine Yukarı Kavrun Yaylası'na doğru yürüyüşe çıkıyoruz. Yürüyoruz, yürüdükçe kavşakları döndükçe bembeyaz karla dağ dorukları görüyoruz. Işıl ışıl karlar,  doğada yürüyüş harika ve ben bunun özgürlüğünü yaşıyorum.  Pansiyondan çantalarımızı alıp Ayder Yaylası'ndan aşağı yürüyüşe geçiyoruz, insanlar hala kayıyor. Vadiye giriyoruz Çamlıhemşin'de giden yol bu. Gürgen ağaçlarının devasallığı büyülüyor bizi, gürgenlerin yükseklerinde kara kovanlar. 


Gürgenlerdeki kara kovanlar

Dağlar art arda, bir dönemeç bitince, başka bir dağ, başka bir dağ... Dağ dorukları büyülüyor beni, kendimi doğanın bir parçası hissedip tam bir panteist ruhuyla huzur buluyorum. Sol yanımızdan Fırtına Deresi akıyor, şırıl şırıl... Bir saat vadinin içinde yürüyoruz, müthiş bir his özgürlük bu...

Yorgunluğu hissedince gelen dolmuşa biniyoruz, dolmuşta iyice bir bitkinlik çöküyor. Rize'de akşam yemeği ve çay evinde tavla oynadıktan sonra bana Gerze yolu görünüyor. Gerze'ye 04.0'te varıyorum ve sanki gündüzmüş gibi, elimi kolumu sallayarak geliyorum eve. Bu da Gerze'nin özgürlüğü...



Sarı, otobüsle yol aldığımdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zephry Ekspresi ile Kuzey Amerika'yı Keşif 3: San Francisco

25 Ocak 2020 San Francisco  Üç günün sonunda Emrywill tren istasyonunda iniyorum ve otobüs aktarması ile San Francisco'ya geçiyoruz.  Sa...