22 Mayıs 2025 Perşembe

Kuzey Amerika'yı Keşif 9: New Orleans

25 Şubat 2020 


Arizona'dan New Orleans'a gitmek için birkaç kentten aktarma yapacağım, ilk aktarma yapacağım kent Albuquerque'de otobüsü bir hayli bekliyorum. Ucuz bir otobüs şirketi olduğu için hareket saatlerine çok fazla uyulmuyor açıkçası. Otobüse bindiğim gibi sızmışım. Albuquerque’den Dallas’a gitmek için Amarillo adlı bir kentten de aktarma yapacağım. Sabah Amarillo’ya varıyoruz ancak sabah 7'de kalkması gereken otobüs, 11'de kalkacak. Dört saat otobüsü beklerken İsrailli bir kadınla arkadaşlık yapıyorum, Amerika’nın ne kadar pis olduğundan yakınıyor o da. Bu yolculuk sürecinde ben de Amerika'nın pisliğinden inanılmaz tiksindim. 


Dallas’a giden otobüse aktarma yapar yapmaz direkt uyuyorum. Nereden geçiyoruz, ne yapıyoruz hiç bir fikrim yok. Dallas’a geldiğimde de New Orleans otobüsü kalkmak üzere, hemen ona biniyorum. Tüm gece uyumuşum yine. Sabah kalktığımda Mississippi Nehri üzerinden geçiyorduk. Oldukça geniş bir nehir yatağı ve üzerinde koca koca cruise gemileri... 


Önceden ayarladığım hostele, kentin içiden yürüyerek gidiyorum. Yürüdüğüm güzergahta, Mardi Gras festivalinin geceden kalma kargaşası var. Hostele gidip kahvaltımı yapıp biraz dinlendikten sonra kalabalığa karışıyorum ben de. Grupların yürüyüş kortejleri, tören arabaları geçiyor, ilginç kostümlerle tören arabasının üstünde halkı selamlayanlar, kenarda bekleyen kalabalığa boncuk, maskot ve oyuncak fırlatanlar ve sokakta geçiş törenini izleyen insanlar, atılanları yakalamak için birbiriyle yarışıyor, bağırıyor, çağırıyor, dans ediyor, içiyor. Onlarca tören arabası geçiyor ama hepsinin kenardaki seyircilere attıkları şey aynı. 


Dans ederek ilerleyen kortejler


Siyahilerin kortejleri







İtalya’daki Venedik Karnavalı, Brezilya’daki Rio De Jenerio  Karnavalı ve New Orleans’taki Mardi Gras festivali hep aynı inanışta kökleniyor. Katolik Hristiyan inancına göre Paskalya orucundan önce çılgınlar gibi yemek, içmek ve eğlenmekmiş amaç.


Karnaval kostümleri

Karnaval neşesi

Kostümün başlığının güzelliği

Karnaval duygu karmaşası: Gülmenin hüznü

Ya hüzünlü bir palyaço

Gerçek ve maske: Gülümseme ve hüzün

Karnaval alanında her taraf pis, çöpler ile karnavalda atılan nesneler birbirine karışmış. Sokakta pişen etler, sucuklar, sosisler… Bağıra bağıra konuşup gülerek içenler… Esrar kokuları… Bir anlam çıkaramadım. Yerler, atılan nesnelerle dolu ama amaç niyeyse atılanı havadayken kapabilmek, ellerinde onlarca boncuk kolye olmasına rağmen. Anlamsızlığın anlam olduğu bir ülkede, anlam aramaktan gerçekten yoruldum. Bir anlamsızlık, bir hayal kırıklığı duygusu içinde hostele dönüyorum.

Havada kapılan ve boyna asılan boncuklar... Bir de Amerika'nın obezite sorunu


İskeletlere bile festival kolyesi asmışlar


Dekor olarak masklar

Yatağıma uzandığımda buraya neden geldim duygusu beni esir alıyor. İçimde koca bir boşluk, Amerika'nın anlamsız kentler ve anlamsız günlük yaşam alışkanlıklarının yarattığı boşluk duygusuyla cebelleşiyorum yine. 


Covid-19 pandemisinin Amerika’da da yaygınlaştığı haberleri beni kaygılandırıyor. Geceyi hostelde ve yatakta geçiriyorum kalabalık bir odada… Öksüren, hapşıran gezgin oda arkadaşlarıma bir de festivalden sarhoş gelen birinin, odanın ortasına kusması ekleniyor. Onun etrafı temizlemesinin gürültüsü patırtısı içinde geçiyor gece. 


Sabah kahvaltı yapıp dışarı çıkıyorum amacım Mississippi Nehri’ni görmek ve kıyısında yürümek. New Orleans sokakları gerçekten kırık dökük ve çok pis. Nehire ulaştığım yerde büyük birkaç cruise gemisi çıkıyor karşıma. Sonra büyük bir alışveriş merkezi, gazino ve nihayet nehre ulaşıyorum. Nehir geniş bir yatakta, çamurlu bir şekilde akıyor. Halkın, nehir ile çok bir bağlantısı kalmamış gezdiğim yerlerde ve Mississippi Nehri’nin Jazz ve Blues’a verdiği ilhama dair herhangi bir iz ve nehrin etrafında beklediğim romantizmi de bulamıyorum  ve bu nehir ile ilgili kurduğum hayaller de tuzla buz oluyor.

Mississippi Nehri üzerinde bir feribot

Kilisenin olduğu büyük bir meydana geliyorum. Kilisede Paskalya kutlama hazırlıkları var, insanlar alınlarına kül sürmüş. Meydanda bir şeyler satanlar, dans gösterilerisi yapanlar...



Bourbon Sokak'a gidiyorum. New Orleans’ın müzikle ilgili  meşhur sokağı. Sokakta müzik yapanlar, Jazz ağırlıkta barlar ama sokaklar inanılmaz pis. Evsiz insanlar kaldırımlarda, genelde köpekleriyle takılıyor. Jazz müzisyenlerinin hali perişan görünüyor, Jazz ve Blues’un bu kadar köklü tarihinin olduğu bu yerin, bu kadar sefil görünmesine çok üzülüyorum. 




Barlardan birine oturmak istiyorum ama her yer pis ve izbe. Barlarda çok güzel gruplar var ama ortam inanılmaz kötü.


                                           

Bourbon Sokak’ta, Fransız evlerini izleyerek geçiriyorum günü. New Orleans, Fransız sömürgesi, o yüzden mimari, Fransız mimarisi. Yürüyerek hostele geliyorum, yol boyu bu kente niye geldim sorusunun boşluk duygusundan çıkamıyorum. New Orleans, Mississippi Nehri, Jazz ve Blues’a dair kafamda bambaşka bir yaşam hayal etmişim, maalesef hiçbir beklentim karşılanmıyor bu ülkede.


Fransız sömürgesi olan New Orleans'ta Fransız esintisi

Balkon bitkileri ile Fransız mimarisi de çok yakışmış birbirine

Rengarenk ahşap kapılar

New Orleans'ın geleneksel mimarisi

Hostelin önünde balkonda oturup çay içiyorum. Normalde iki gün sonraya aldığım otobüsümün biletini bir gün öne çekiyorum, bu şehirde yapacak bir şey bulamadığım ve büyük bir hayal kırıklığı ile baş etmekten yorulduğum için. Bir gün daha zaman öldüreceğim bu kentte. Sabah, New Orleans’ın meşhur yer üstü mezarlıklarına gidiyorum. Eski bakımsız, sıvaları dökülmüş mezarlar. 


Toprağın altına değil üstüne gömülen ölülerin evleri

Üst üste gömülen ölüler

Bir oda görünümünde mezarlık


Meksika kültüründe de yer üstü mezarlıklar önemli ama çok daha bakımlı


Kapılarıyla tasarlanmış oda şeklinde mezarlar

Bourbon Sokağı’nın sonundaki Jazz müzesine gidiyorum. Küçük bir  yer ama keyifli, Washington Dc'deki enfes Afrikan Amerikan müzesinin yavrusu gibi. 



Louis Armstrong'un ilk kornet enstrümanı


Jazz tarihinde başka önemli bir enstrüman


Yaşlı bir korno müzisyeninin tasviri


Öylesine sıradan Siyahi bir jazz ustası ve eşi


Bir barda çalan Jazz müzik grubu tasviri

Bir jazz balosu tasviri

Bourbon Sokağı’nda bir tur atıyorum son son. Los Angeles'ta Hollywood Bulvarı ve New Orleans'ta Bourbon Sokağı’nın öğütülmüş insanların mekanı haline gelmiş, ikisi de insan çöplüğü.


Bakışlarında bile kaybolmuş bir evsiz


Bir apartman girişinde köpeğiyle uyuyan  başka bir evsiz

Tekrar hostelin yolunu tutuyorum. Sabah yolculuk olduğu için eşyalarımı toparlıyorum, sabah erken yola koyulacağım. Sabah erkenden yola çıktığımda, sokaklar ve köprü altlarına çadırda kalan evsizler, çadır dışında oturanlar, etrafa saçılan eşyalar görüyorum. Bu tablo, psikolojimi olumsuz etkiliyor.


Otoyol altlarında evsizlerin çadırları


Çadırların karşısında devasa gökdelenler


Küçük çadır kentler kurulmuş resmen

Otobüste uyuyorum, otobüs yolculuklarını genelde uyuyarak geçiriyorum. Atlanta’da aktarma yapacağım ve üç-dört saat zamanım olacak. Atlanta'da bir deniz ürünleri restoranında yemek yiyorum, etraf yine bir sürü evsiz. 


Otobüste öksüren insanlar, beni tedirgin ediyor. Bu yolculuğu Covid-19 virüsü kapmadan atlatabilirsem çok sevineceğim, virüs kapmış  olma ihtimalim beni çok fazla kaygılandırıyor. Otobüste uyumuşum yine ve sabah Washington DC’de uyanıyorum. Gezdiğim ve çok fazla heyecan duyduğum milli parklar dışında, kentlerde yaşadığım depresyon duygusunun bitmiş olmasına çok seviniyorum.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Annapolis / Maryland / USA

9 Ağustos 2020 Türkiye’ye dönmeden önce, Amerika’daki bir yıllık yaşamımın son günlerinde ve Covid-19 pandemisinin ortasında toplumsal hayat...