11 Mayıs 2018 Cuma

Kafka'nın izinde... Prag/ Çek Cumhuriyeti

Ağustos 2015

Viyana'dan Prag'a gece otobüsüne biniyoruz.  Sabah erkenden Prag'tayız. Sabah 4.30'da toplu taşıma araçları çalışmaya başlayınca Pavel'in adresine giden otobüse biniyoruz.  Couchsurfing'den belki 50 kişi ile yazıştıktan sonra son anda davetimizi kabul eden 46 yaşındaki eczacı arkadaş, Pavel. Sabahın 5.30'unda uykusunu bölüp gelip bizi duraktan alıyor. Evi ile ilgili bilgi ve evin anahtarını verdikten sonra biz uyumak için odamıza çekilirken o da  işe gitmeye hazırlanıyor. Tanıştığımız ilk andaki bize güveni çok hoş. Teşekkür ettiğimizde bu Couchsurfing'in ruhu diye cevap veriyor. 

Akşam üstüne kadar güzel bir uyku çekiyoruz. Sonra şehirdeyiz. Gördüğümüz bir kilisenin görüntüsüne kapılıp tramvaydan atlıyoruz. Sonra yürüyerek eski şehrin yolunu tutuyoruz. Meydanlardan geçiyoruz,  heykellerle süslenmiş devasa binalar görüyoruz. 
Tramvayla geçerken görüp de indiğimiz kilise

Çekoslavakya zamanından binalar

Yabancılaşmış modern insanın başka canlıları da yabancılaştırmak adına doğal ortamından çıkarıp şov malzemesine dönüştürmesi

Eski Prag'ın merkezine yaklaştıkça kalabalık da artıyor, meydana geldiğimizde envai çeşit performans gösterisi ile karşılaşıyoruz. Bu meydan aynı zamanda Kafka'nın okulunun, babasının dükkanın, yaşadığı birkaç evin bir arada bulunduğu bir meydan ve bu yüzden Kafka Meydanı da deniliyor. Yani kısacası Kafka'nın mahallesi...

Ama gel gör ki bu kalabalıkta Kafka'nın ruhunu hissetmenin imkanı yok. Eğer Kafka yaşadığı evlerin birinin penceresinden bu meydana baksaydı, kendisini hamam böceği gibi hissetmesi işten bile değildi. Bir turist akıntısının içinde sürüklenirken fena halde bunalıyoruz. Ama farklı bir eylem belirlememiz de çok mümkün görünmüyor. Biz de Kafka'nın tiksintiyle bakacağı o güruhun içinde yerimizi alıyoruz. Her şeyi turistik bir malzeme olarak tüketen ve yabancılaşmanın bir sürü psikolojisi şeklinde ortalığa saçıldığı bir insan topluluğu... Kafka'nın okuduğu okulun önünde caz müzik yapan gençler var. Sergilenen performanslar içinde bize en hitap edeni, biralarımızı alıp meydana oturuyoruz biz de. Müzik güzel geliyor, dinliyoruz bir kaç saat. 
Kafka Meydanındaki Astronomik Saat

Kafka'nın okulu ve caz, kendimizi en ait hissettiğimiz bir etkinlik oluyor

Bu da Kafka Meyda'nında caz dinlerken mutlu bir anı olarak burda kalsın

Caz dinletisi sonrası, biralarımız da bitince meşhur Karlov Köprüsü'ne yöneliyoruz. Köprünün iki yanı dini heykellerle süslü ve köprünün üstü performans gösterisi yapan ve  onları izleyen kitlelerle dolu. Köprü üzerindeki insan seli milim milim ilerliyor, çok bunaltıcı. 

Gece eve geç gidiyoruz nasıl olsa anahtarımız var diye. Pavel'in kızları gelmiş tanışıyoruz. Odamız güzel,  keyfimiz yerinde Pavel erken işe gittiği için evde yalnızız,  istediğimiz zaman kalkıp evden çıkabiliyoruz. Eve yakın bir yerde ucuz bir market de bulunca değmeyin keyfimize. Bira 2 TL,  Çeklerin meşhur likörü Becherevka da uygun fiyata, bir limonlu likor alıyoruz.  Kahvaltılık malzemelerimizle akşamüstü nehrin ortasındaki adalardan birine kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Etraf park performanslarıyla dolu,  bir Budist bizden bağış koparmaya çalışıyor. 

Karlov Köprüsü'nün giriş kapının kulesine çıkıyoruz,  köprüye ve şehre yukarıdan bakma fırsatımız oluyor. Kuşbakışı baktığımız yerlerin içine dahil olup makrodan mikro bakışa geçiyoruz. Köprünün üstünde oturup limonlu likörümüzü açıp köprü üstü müziklerinde keyif yapıyoruz.
Karlov Köprüsü giriş kulesinden

Karlov Köprüsü Kulesinden

Prag'a kuleden bir bakış

Karşımızda farklı bir tasarımla, kadehlerin içine su doldurup kadehlerin ağzında parmaklarını gezdirerek klasik müzik çalan bir abiyi dinliyoruz. On iki yıl önce geldiğimde de bu abi, yine bu köprüde müzik yapıyordu.  

Hava çok sıcak, yürüyerek kaleye çıkıyoruz,  kaleden manzara güzel. Kafka'nın Şato adlı eserini yazarken esinlendiği katedral ise kapalı. Kale içinden Prag'ı seyredip nehir kıyısınca yürüyoruz.

Kale içinden Prag


Eski ve yeni Prag

Kale içinin Arnavut kaldırımlı güzelim sokakları

Daracık sokaklar, çok güzelsiniz, ah!

Letna bira bahçesine çıkıyoruz. Prag manzaralı ormanlık bir alanın içinde devasa ağaçların altında, göz alabildiğine uzanan bir alana karşılıklı oturmalı bankların atıldığı ve insanların iş çıkışlarında tıka basa doldurduğu bira bahçeleri. Çok kalabalık, bir yerlere sığışıyoruz. Çok kalabalık ama buna rağmen kendi başına vakit geçirebileceğin bir alan yaratıyorsun, bahçede uzun soluklu ve muhabbetli oturuyoruz. Birayla da limonlu likörü karıştırmışız, keyfimiz yerinde. 
Nehir ve şehir manzaralı bira bahçeleri

Eve dönünce Pavel ile ilk defa muhabbet etme fırsatımız oluyor. Keyifli biri, güne öğlende başlayıp Pavel'den ayrılıyoruz. Prag'taki bu insan kitlelerinden kaçmak için bir kaç günlüğüne çadır kurabileceğimiz bir kamp alanına gidiyoruz. Nehir kıyısında bulduğumuz, daha doğrusu Bratislava'da Katarina'nın bizim için bulduğu bir kamp alanı. Bu kamp alanının nehir üzerindeki yapay kano ve rafting parkuru için yapıldığını ve insanların bu sporları yapmak için gelip burada kamp kurduğunu anlıyoruz. Biz de çadırımızı bir gölgeye kurup tekrar şehirdeyiz. 
Kamp alanındayız

Karlov Köprüsü'nden geçip Kafka Müzesine gidiyoruz. Müze 10 yıllık bir geçmişe sahip. Kafka'nın el yazıları, çizimleri, çocukluğuna ve sevgililerine dair fotoğrafları var. Şehrin kalabalığından kaçıp Kafka'nın ruhunu hissetmek çok iyi geldi. 
Ah! Can!

Kafka çizimleriyle insanın halleri

Sokaklarda dolaşıp biraz, kamp alanına döndük erkenden. Sporcular yatmıştı. Biz de çadırımızın yanına çektiğimiz ahşap bankta Becherevka likörümüzü içerek muhabbet ettik. Sabah erkenden güneşin çadırın içine vurmasıyla, matları ve uyku tutumlarını alıp bir ağaç gölgesinde uykumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gün aydınlanınca fark ettik ki mat ve uyku tulumuyla yatan bir çok genç var. Kahvaltı ve ardından çamaşır saati... Çamaşırlarımızı bir çeşmenin bakır yalağında yıkayıp ahşap bankın üstüne kurutmak için de atınca günlük işimizi bitirmiş oluyoruz. 
Kamp alanında yalakta çamaşırlarımızı yıkarken

Güneşin böğründe kuruyan çamaşırlarımız

Yeni bir günün yeni bir şehir turu. Bira müzesine gittik. Çeklerin envai çeşit birasının arşivi, 1300 yılından bu yana. İşkence müzesi vardı,  işkence aletlerinin sergilendiği, kararsız kaldık ve girmedik. Toplu taşıma araçlarını o kadar özgürce kullanıyoruz ki atlayıp bira bahçesine gitmeyi tercih ediyoruz. Akşamı şehri kuşbakışı seyrederek karşıladık. Prag'ta son günümüz, günlerden pazar. Şehre inmeyip de pazar keyfi yapıyoruz kamp alanında. Öğlene kadar ağacın gölgesinde uyuyup,  uzayan bir kahvaltı, nehir kıyısında bir akşamüstü gezintisi ve kamp alanında mangal ateşi ile son günümüzü bitiriyoruz Prag'ta.
Prag'ın bira belleği
Daha sonraki yolculuklarımız için öneriler yazıyorum kendime. 

*  Çok fazla ülke gezmemek. Tam bir ülkenin ulaşım ağını,  para sistemini öğreniyorsun, haydi başka bir ülkeye geçiyorsun. Bizim mantığımız da şöyle çalışıyor; Shengen vizesi almak için 350 Euro vermişim, gitmişken birçok yer göreyim. 

*Bir de kalmak için Couchsurfing'i tercih edeceksen insanlara iki geceden fazla davet gönderemiyorsun. Üç gece çok fazla,  özellikle insanlar Avrupa'da ya küçük evlerde yaşıyor ya da ev arkadaşları oluyor. Büyük şehirlerde insanların günlük rutinini aksatmak da seni rahatsız ediyor. O yüzden kaldığımız evlerde iki gece üç gün geçirelim mantığı güttük ama mantığımız çok da işlemedi.

* Turistik şehirlerden, yerlerden uzak dur. O şehrin ruhunu hissedemiyorsun. O turist güruhunun içinde sürüye kapılan birine dönüyorsun sen de. Kafka'nın izinden gelmiştik, Kafka bir yana Prag'ın ruhunu bile hissedemedik.

*Gezmek için workaway'i kullanmak daha mantıklı. Barınma, yeme içmeyi onlar karşılıyor,  sen de günde beş saat çalışıyorsun,  o kültürü daha iyi tanıyorsun,  bir hafta veya on  gün kalma durumun olabiliyor,  çalışma saatleri dışında zaman senin.

* Yazın sıcak bölgelerde gezmek bana göre değil,  sıcaktan algım, ilgim tamamen kapanıyor dış dünyaya dair ve her şeyden şikayet eden birine dönüyorum. Sömestr tatili gezmek için daha ideal gibi görünüyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Zephry Ekspresi ile Kuzey Amerika'yı Keşif 3: San Francisco

25 Ocak 2020 San Francisco  Üç günün sonunda Emrywill tren istasyonunda iniyorum ve otobüs aktarması ile San Francisco'ya geçiyoruz.  Sa...